4 Aralık 2014 Perşembe

Sözlü Anlatım Örneği

Konu: Wikileaks hiç olmasaydı?
Tür: Münazara
Yer: Şehir Üniversitesi


Yazılı Anlatım Örneği

Arkadaşa Mektup
Nereden başlamalı...Önce sessiz ama anlamlı bir tebessüm mü göndermeli? Yoksa kocaman gülümseyerek merhaba mı demeli? 

Önce dostluktan mı söz etmeli yoksa beni unutma mı demeli? 

Hayır canım...Hayır arkadaşım...Tüm bu saydıklarım şu an anlatmak istediklerimi sıralayamaz sana.. 

Şimdi ardı ardına şiirler yazabilirim... Öylesine sevgi dolu sözler söylerim ki şaşırıp kalırsın..

Evet canım evet arkadaşım...Ben seni sandığından çok seviyorum..Seni söylemeye vakit bulamadıklarım gibi yüreğime gizliyorum... 

Ve biliyorum ne kadar çok yazarsam yazayım hep eksik kalacak bir şeyler...Hep söylenmesi gereken söylenmemiş bir şey kalacak içimde...

Oysa ben şimdi tek bir cümle söylemekle yetinebilirim.. Yalansız bir cümle... 

Seni seviyorum...Evet doğru söylüyorum.Farkında olmasan da sana sevgimi seviyorum...

Hayat bize yarın ne getirecek bilemem..Ama dileğim geleceğin beni hayatından silmemesi dostum..

Adım aklında ve yüreğinde kalsın..Sevgim dolsun kalbine...Ve böylece bir dostluk daha kuvvetli bir dostluk başlasın...

En güzel günler bizimle olsun arkadaşım..
 

Yazılı Anlatım ile Sözlü Anlatım Arasındaki Farklar

Yazılı Anlatım ile Sözlü Anlatım
Arasındaki Farklar
Karşılıklı konuşma biçimlerindeki ya da yazılı türdeki bildirimlerin kendine özgü kolaylıkları ve zorlukları vardır. İletişimin sözlü ya da yazılı yapılmasına göre dilsel yapıları farklılık gösterir. Ve her iki anlatım biçiminin üslubunda (biçiminde) değişik olur. Bu anlatımsal değişiklikler aynı türden bildirimlerde bile görülebilir. Örnek olarak bilimsel bir kurultaya gönderilen bildirilerle, aynı çalışmanın günlük çalışma şartlarında, laboratuarlarda (deneyliklerde) gerçekleştirdiği şeyler aynı değildir.
Bütün dil etkinliklerinin bütün ve içerik açısından büründükleri özelliklerin bilinmesi şartıyla yakından ilişkilidir. Bu durum hem sözlü dil hem de yazılı dil için ayrıdır. Bilimsel bir konunun uzmanlara yönelik bir dergide irdelenmesiyle, aynı konunun öğrenciye anlatımı veya bir gazete köşesinde geniş okur kitlesine anlatılması, değişik anlatım biçimlerinin benimsenmesini gerektirir.
Yazılı ve sözlü dil, doğaçlama yapılan bir konuşma ile okunan bir metinde bile farklılık gösterir. Çünkü yazılı dilin biçemiyle konuşma dilinin biçemi birbirinden farklıdır. Dil düzeyleri, söyleyiş özelliklerinden söz dizimine, biçimsel yapıdan sözcük dağarcığına değin, hemen hemen tüm dil olgularını kapsayan ve teklifsiz dil, gündelik dil, yönetim dili, ölçümlü dil, seçilen dil, edebiyat dili, bilimsel dil, halk dili… gibi çeşitli kullanımlar içerir.
Yazılı ve sözlü anlatım biçimleri arasında belli başlı dilbilimsel farklılıklar görülür. Bu farklılıklar şu açılardan ele alınabilir:
1 – Kod: Sözlü anlatımsözlü iletişim kodunu kullanır ve sözlü anlatım bir kişi tarafından söylene, kulağa yönelik bir iletişim aracıdır. Yazılı anlatım ise grafiksel iletişim kodunu kullanır. Grafiksel anlatımla yazılmış ve okumaya elverişli bir iletişim türüdür.
2 – Dil kullanımı Açısından Farklar: Konuşma dilindeki her kolaylık, yazılı dilde bulunmaz. Sözlü dilin çok yakın bir söz dizimi vardır. Kullanılan sözcük sayısı bakımından çok zengin değildir. Konuşmadaki alıcı – verici arasındaki ilişkiyi sağlayacak sözcükler sıklıkla kullanılır.
Bitmemiş ya da yarıda bırakılmış tümceler ya da gereksiz yinelemeler, ana konudan ayrılma, tumturaklı yapılar (şatafatlı cümleler), sıfat bakımından fakir anlatımlar, sözlü anlatım için geçerli tanımlamalardır. Verici, doğaçlama biçimiyle metnini oluşturur. Söylediği cümleyi düzeltme şansı olmayan; ancak aynı bildiriyi bir başka biçimde yineleyerek düzeltilebilir. Bir cümleye başlamışken, cümleyi yarıda bırakıp, yeni bir cümle oluşturma biçimi olarak tanımlanan “caymaca” denilen anlatım biçimleri de sözlü dille ilgilidir.
“Yineleme”, konuşma dilinde daha belirgindir. Bildiriyi iletebilmek için aynı anlam, farklı cümlelerle aktarılır. Burada anlamdaş cümlelerden söz edebiliriz. Anlamdaş cümlelerin diziliş biçimleri farklı olmakla birlikte, anlam olarak özdeşlikleri vardır. Yani sözlü anlatımda gereksiz sözcükler cümlede sıkça kullanılabilir.
Konuşan, dinleyenin bir çok şeyi bildirdiğini, konuşmayı izlediğini, duyduğu ifadeleri doğru yorumladığını varsaydığından, kısacası dinleyenin iletişimsel yetisine güvendiğinden, konuşurken yanlış başlangıçlar, kurallardan sapmalar, sözcük atlamalar, konuşmanın bir yerinde başka konulara atlamalar, konuşmayı yarım bırakmalar…gibi sözlü dile mahsus yanlışlıklar, eksiklikler yapacaktır.
Yazılı dilin bazı kolaylıkları, konuşma dilinde yoktur. Yazılı anlatımdaki dil kullanımları daha özenlidir. Yazılı anlatımın oldukça gelişmiş bir söz dizimi vardır. Özellikle yazınsan bir anlatımda, yazılı anlatım kurallarına en çok uyulduğu söylenebilir. Karmaşık cümle yapıları, noktalama işaretlerinden yararlanma, ayrıntıların düzenlenmesi, ad grubu yerine sıfatlaştırma ve adlaştırma kullanılması, yazılı anlatımda daha çoktur. Yazılı anlatımın zengin bir söz dağarcığı vardır.
Eş anlamlı sözcükler, kullanım sıklığı az olan sözcükler, metni oluşturma aşamasında göz önüne koyulur. Konuyu doğru olarak ortaya koyabilmek için uygun bir söz dağarcığı kullanılır. Yazınsal anlatımlarda kullanılan dil, konuşma dili gibi, yazım kurallarına, dil kurallarına bir anlamda uyulup uyulmaması, onu kullanana bağlı bir anlatım biçimidir. Çünkü yazılı anlatımda,sözlü anlatımın aksine, bilinçli bir sapma söz konusudur. Yani yazar imla ve sözcükler üzerinde yetki sahibidir.
Yazılı anlatımda yazarın metnini oluşturması için yeterli zamanı vardır. Düzeltebilir, ekleme ve çıkarma yapabilir. Hatta yeniden yapabilir. Konu üzerinde düşünme zamanı vardır. Konu istenilen şekilde genişletilebilir. Her yazılı metin özenle hazırlanır diye bir zorunluluk da yoktur. Bir mektupta, ders notunda veya konferans metninde gerekli özen görülmeyebilir. Ancak daha resmi yazışmalarda sözlü dilden daha uzak bir anlatım biçimi görülebilir. Yani yazılı anlatımda alıcıya ve bulunulan sosyal ortama göre bir dil düzeyi kullanılması söz konusudur.
3 – Sözceleme Durumu: Sözlü anlatımı anlamak için göndergelerini bilmek; yani “Kim, nerede ve ne  bu bildiriyi üretti?”soruları, sözlü bir bildirinin anlaşılması için gereklidir. Tek bir bildiride anlaşılmayan eksik bildiriler bulunabilir ya da duruma göre bildirinin tamamı anlaşılmayabilir. Ancak bir süreç olarak devam eden karşılıklı durum, konuşma bağlamı içinde anlaşılabilecektir. Sözceleme sırasında bir söylemdeki eksiklikler ya da yanlış anlaşılmalar, ses tonuyla, mimiklerle ya da yeniden söylemelerle düzeltilebilir. Hatta, alıcı, algıladığının doğru olup olmadığını kontrol yönünde sorular sorarak iletişime yarımcı olabilir.
Yazılı anlatımda, yazınsal metnin göndergeleri, gerçek dünyaya ait değildir. Onun göndergeleri, kendisi ve kendi üzerinedir. Yani, “Bugün gelmeyeceğim.” diyen bir anlatı kahramanı, bizim o metni okuduğumuz zamandaki metinle ilgili bir belirtmede bulunmaz. Söz konusu olan o metnin içindeki olaya göre bir belirtmedir. Metni kendi içinde değerlendirmek daha doğru bir yaklaşımdır.
4 – İletişim – Geri Bildirim: Sözlü anlatım için doğrudan iletişimden söz edilir. Sözlü dilde gerçek anlamda bir alıcı vardır. Verici bu gerçek alıcıya bağlı olarak bildirimi oluşturur ve sürdürür. Sözlü dilde alıcı (dinleyici) konuşmanın herhangi bir yerinde konuşmaya katılabilir ya da hiç karışmayabilir.
Verici söylevini konuşma durumuna göre ayarlayabilir ya da değiştirebilir. Alıcının tepkisini görerek konuşmasını geliştirebilir. Karşılıklı bulunmalarından dolayı, alıcı birçok eksik durumu, konuşma bağlamadan çıkarak deyim yerindeyse vericinin boşluklarını doldurarak bildiriyi anlamaya çalışır. Yazılı anlatım için gecikmiş iletişimden söz edilebilir. Yazılı dilde anlamda ve uzamda (zamanda) sınırlama yoktur. İletişimin sağlanmasında her iki tarafın birbirine cevap vermesi yazılı anlatım için geçerli değildir.
 ve zaman içindeki verici ve alıcı arasındaki farklılığa göre, alıcının yeni bildirimini, verici olan yazar duyabilir ya da hiçbir zaman anlamayabilir. Okuyucunun anlamadığı ya da takıldığı bir şey için, metnin vericisine soru sorarak öğrenme şansı yoktur. Ya da metnin vericisinin “Okuyucu bunları anlamaz.” Diye sonradan metinle ilgili belgeler gönderme şansı yoktur.
5 – Vurgu – Beden Dili: Bir bildiriyi söylerken kişinin ne yaptığı, söylediği, bildiri kadar önemlidir. Zira söyleme edimini, diğer göstergelerle (ses tonu, mimik, bedensel davranışlar) destekleme eğilimi, insanın genel özelliklerindendir. Her anlamlı yapının kullanıldığı bağlama göre bir değeri vardır. Verici alıcının bu jest ve mimiklerine bağlı olarak bildirisine yön verebilmekte ya da bildirisini değiştirebilmektedir.
Sözlü dilde farklı biçimdeki titremleme (coşkulu, heyecanlı) jestlerin kullanımı, vericinin alıcıyla yüz yüze olmasından dolayı konuşmasına yardımcı fiziki durumdur. Vurgulama, yineleme, tekrarlama, tonlama, yavaşlatma, yükseltme, alçaltma hatta susma gibi sessel özellikler dile ait seslemeden doğan anlam yaratıcı yönleri belirtir. Sözlü anlatımdaki vurgunun yazılı anlatımdaki bıraktığı boşluğu yazarlar yazılı anlatımda noktalama işaretiyle karşılarlar.
NOT: Yazım kurallarının öğrenimi demek, yazılı anlatımın öğrenmek demektir.
6 – Kalıcılık: Sözlü dildeki algılama konuşma ile eş zamanlıdır. Söylenenlerde ilgilendiklerini seçme ve bunları atlama şansı yoktur.
Yazılı dil, sözlü anlatımın kalıcı olmasına yönelik bir etkinliktir. Yazılı dilde okuyucu, istediği yazıyı okuyabilir, erteleyebilir.
7 – Mekân ve Zaman (Uzam): Sözlü dilde mekân farklı olsa bile, bildirinin üretim ve tüketimi aynı zaman diliminde olur. Yazılı dilde mekân ve zaman bakımından farklılık söz konusudur. Metnin üretimi ve tüketimi farklı zamanlarda gerçekleşir.

Yazılı Anlatım

A.Yazılı Anlatım Nedir?

Düşüncelerin, bilgilerin, gözlemlerin, olayların, düşlerin, ileriye dönük tasarıların uyumlu bir biçimde yazı ile anlatılmasına yazılı anlatım denir. Yazılı anlatımın kapsamı çok geniştir. Şiir, öykü, roman, tiyatro, düşünce yazıları, haberleşme yazıları, bilimsel araştırma raporları, ders kitaplarındaki bilgiler, derslerde tutulan notlar, sınav kâğıtlarına yazılanlar, el ve duvar duyurularının hepsi yazılı anlatımın içine girer. Yazılı anlatım (yazılı kompozisyon) için bu çalışmada yazma kullanıldı. Kompozisyon terimi yazılı anlatım dışında müzik, resim başta olmak üzere güzel sanatların hemen hemen tüm dallarında kullanılmaktadır. Türkçe Sözlük’te “ayrı ayrı parçaları bir araya getirerek bir bütün oluşturma biçimi ve işi” olarak tanımlanan kompozisyon için eskiden “tahrir” terimi kullanılmıştır. Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat’ında tahrir karşılığında “yazma, yazılma” açıklaması bulunmaktadır. Bu nedenle “yazma” teriminin amaca uygun kullanıldığı düşünüldü.

Önemi

Anlatım iki türlü yapılır; sözlü anlatım, yazılı anlatım. Ayrıca her ikisinin de nazım ve nesir olmak üzere de iki türü vardır. Sözlü anlatım, ortak dili kullanan herkese anında ulaşır, hatta geri dönüşünü de alır. Bu yüzden en çok uygulanan anlatım türüdür. Günlük olaylarda, söyleşilerde, evde, iş yerinde, okulda hatta yazacaklarımızı başkalarıyla tartışırken hep sözlü anlatım yoluna başvurulur. Yazılı anlatım ancak okuma bilenlere ulaşır. Geri dönüşü çoğu kez yoktur. Yazılı anlatımda anlatıcının biraz daha uğraşması, anlatacaklarını bir plân çerçevesinde yazması gerekir. Sonuçta anlatım yazılı olursa hem anlatıcı düşüncelerini daha derli toplu anlatır hem de okuyucu anlayıncaya kadar yineleyerek okuyabilir.
Yazılı anlatımın en önemli özelliği kalıcılığıdır. İnsanlık, bilim ve teknolojideki gelişmeleri, yazılı anlatımın saklanabilirliğine borçludur. Bu yüzden yazılı anlatımda daha dikkatli ve özenli olmak gerekir. Sözlü anlatımdaki dil sürçmeleri, yanlışlar anında düzeltilebilirken yazılı anlatımdaki yanlışlar kalıcı olur. Bu nedenle pek çok kişi, okuma yazma bilsin bilmesin özel eğitime gerek kalmadan sözlü anlatımı kullanırken yazılı anlatım için eğitim almak gerekir. Yazılı anlatım için araç olarak dil yanında yazı sistemi bilinmelidir; ayrıca yazı düzenleme bilgileri, yazım kuralları ve noktalamanın nasıl kullanılacağı bilinmek gerekir.

B. Yazılı Anlatımın Özellikleri

1. Bir konuyu, sahip olduğumuz birikimi kullanarak, bir plân çerçevesinde yazıyla ifade etmektir.
2. Metinde anlatılanlar, kalıcı özelliğe sahiptir.
3. Yazılı bir metnin oluşturulabilmesi için kişinin belli bir kültürel birikime sahip olması gerekir.
4. Yazacağı türün özelliklerini bilmesi ve bu özelliklere uygun bir yazı oluşturması gerekir.
5. Dilin yapısına ait özelliklerin bilinmesi, cümlelerin kuruluş biçimlerinin doğru olması gerekir.
6. Metnin anlaşılır bir dil ile oluşturulması, metinde sanatlı ifadelerin kullanılmasına engel teşkil etmez.
7. İfade yazlı olarak okuyucunun gözünün önünde olması sebebiyle ilgi takip oranı daha elverişlidir.
8. Duygu ve düşüncelerin daha iyi anlaşılabilmesi için değişik anlatım biçimleri kullanılmalıdır ve kullanılır.

                              C.Yazılı Anlatım Türleri


                                                                          Makale  
Bir konuda bilgi verirken veya bir gerçeği savunurken, türlü kanıtlardan faydalanan, bunları bilimsel biçimde inceleyen gazete ve dergi yazılarına makale denir. Makaleler her konuda yazılabilir.
Makale türü, edebiyatımıza Tanzimat döneminde gazete ile birlikte Batı’dan giren bir türdür. Düşünce yazıları içinde en ağırbaşlı ve en zor olan tür makaledir. Makalenin amacı bilgi vermektir ama bu bilgi ansiklopedik bilgilerden çok farklıdır. Ansiklopedik bilgide, tanıtma, açıklama, sıralama ve kendiliğinden kesinleşmiş olma özellikleri vardır. Oysa makalede kişilik sezinleten bir anlatım, bir yorum ve inandırma eğilimi, bir amaç vardır.
Bilim ve kültür alanında yazılan makaleler, sınırlı bir kültür kesimine ulaşmayı amaçladığından bu makalelerde daha bilimsel bir dil kullanılır.
Gazete ve dergilerdeki makalelerse, geniş halk kitlelerine ulaşmayı amaçladığından yazar, dilini daha açık,daha popüler ve daha anlaşılır bir düzeyde tutar,özel terimler kullanmaktan kaçınır.

FIKRA ( KÖŞE YAZISI)

Gazete ve dergilerde yayımlanan güncel, siyasal, toplumsal sorunları ele alan yazılardır. Gülmece nitelikli fıkralar da olmakla birlikte yazılı kompozisyon türü olarak fıkra, düşünsel ağırlıklı kısa yazılardır.
Fıkralarda siyasal ve toplumsal olaylar ele alınırken belgelere, kanıtlara, aşırı ayrıntılara yer verilmez. Makaleler gibi iddialı ve ispatlayıcı yönü ağırlıklı değildir. Fıkra yazarı, geniş kitlelere seslendiği için dili kolay anlaşılır bir dil olmalıdır. Her konuda fıkra yazılabilir.
Edebi türlerin tümü gibi deneme için de bir tanım vermek çok güçtür. Deneme günümüzde hemen bütün yazı türlerine doğru yayılma göstermektedir. Bu türler içinde en çok eleştiriyle bir arada anıldığı görülmektedir.Ancak burada söz konusu olan daha çok izlenimsel eleştiridir.
Deneme için bir tanım yapmak gerekirse şunları söyleyebiliriz:
Deneme;bir yazarın,herhangi bir konu üzerinde,özel görüş ve düşüncelerini hiçbir iddiaya yer vermeden,kesin yargılara varmadan anlattığı yazı türüdür.
Batı edebiyatında essai (ese ) adı verilen deneme konuları genellikle edebiyat,sanat,bilim,felsefe…vb.dir. Özellikle Fransız edebiyatında Montaigne,İngiliz edebiyatında Bacon en tanınmış deneme yazarlarıdır.
Denemede bir konu sınırlılığı,belli bir biçim yoktur.Yazar,konu seçmede tam bir özgürlüğe sahiptir.Denemede yazar,kendi kendine konuşur gibi bir anlatım rahatlığı içindedir. Denemenin sonunda kesin bir yargıya, bir sonuca varmak gayesi güdülmez.

ELEŞTİRİ
Bir eseri değerlendirme amacıyla yazılan yazılara eleştiri denir.Eleştiride eserin yada sanatçının gerçek değerinin belirtilmesi amaçlanır.
Eleştirmeci,bir sanat eserinin gerçek değerini,özünü yapılışını,değerli-değersiz yanlarını ortaya koyar.Eleştirmecinin görevi güzellik yaratmak değil,yaratılmış güzelliği yargılamak,okurlara tanıtmaktır.
Eleştiriler;okura dönük eleştiri,topluma dönük eleştiri,sanatçıya dönük eleştiri,yapıta dönük eleştiri… olmak üzere türlere ayrılır.

İNCELEME
Bir eserin,bir sorunun,bir olayın özelliklerini,en ince ayrıntılarını araştırarak göz önüne seren yazı türlerine inceleme denir.Her obje bir inceleme konusu olabilir.Ama konumuz kompozisyon olduğu için biz yalnız bu anlamda inceleme yazıları üzerinde duracağız.
İnceleme,ister sözlü,ister yazılı olsun,bir tartışma niteliği taşır.
İnceleme yazıları yazarın teknik ve üslubuna göre diğer türlerin özelliklerini de gösterir; buna göre kimi yerde makale,kimi yerde deneme,kimi yerde sohbet havasına bürünür.
İnceleme yazılarında bir kolaylık olmak üzere şu soruları sırasıyla sorarak çalışmak,faydalı sonuçlar verecektir:
a. Ne? ( Bize eserin ve sorunun konusunu verir. )
b. Niçin? ( Eserin yazılma amacını, ana fikrini, temasını buldurur. )
c. Nasıl? ( Eserin yöntemini kavratır. )
d. Nerede? ( Yer,dekor. )
e. Kim? ( Kişileri verir. )
f. Ne zaman? ( işin süresini belirtir. )
İnceleme Planı :
A. Eserin Dış İncelemesi:
Eserin adı
Yazarı,çevireni
Basıldığı matbaa ve basılış tarihi
Kaçıncı baskı olduğu
Sayfa sayısı,fiyatı
Eserin boyutları
B. Eserin İç İncelemesi :
Yazarı hakkında bilgi
Türü hakkında bilgi
Özet
Eserdeki kişiler
Başroldekilerin kısaca tanıtımı
Ana fikir
Dil ve anlatım
Değerlendirme ( kritik )

RAPOR
Rapor,araştırma ve inceleme esasına dayanan bir yazı türüdür. Herhangi bir konuyla ilgili bilgi vermek,mesleki ve teknik bakımdan bazı noktaları açıklamak; görüş,düşünce ve önerileri bildirmek gibi amaçlarla yazılır.
Günümüzde rapor, geniş kapsamlı bir kelime olarak çok çeşitli alanlarda karşımıza çıkar. Doktor raporu, bilirkişi raporu, polis raporu, mühendis raporu, müfettiş raporu, deney raporu gibi çeşitli isimlerle anılan raporları ; meslek ve iş raporları, araştırma ve inceleme raporları gibi kısaca sınıflandırabiliriz.
Her rapor türünün kendine özgü yazılış kuralları vardır. Genel esas, konunun iyi kavranması ve konu üzerinde yeterli bilginin bulunmasıdır. Ancak, çok iyi anlaşılan,ilgi duyulan ve bilgi sahibi olunan konularda rapor yazılabilir.
Sağlam bir rapor yazabilmek için; raporun konusunu ilgilendiren kitapları,dergileri,gazeteleri okumak,yetkili kimselerle konuşmak,gözlem yolundan faydalanmak,özel deneylerde bulunmak,faydalanılan kaynakları göstermek gereki

                                                         RÖPORTAJ
Herhangi bir konu yada sorunun değişik boyutlarıyla ele alınıp işlendiği gazete ve dergi yazılarıdır. Röportajcı,yalnız gördükleriyle, izlenimleriyle yetinmez. Konuyla ilgili derinlemesine araştırma ve inceleme yapar,ilgililerin bilgisine başvurur. Röportajcının amacı, konuyu çarpıtmadan belgesel olarak okuyucuya sunmak,okuyucuyu konunun içinde yaşatmak,kamuoyunu aydınlatmaktır.
Röportaj, tek bir yazı olabileceği gibi,aynı konuda dizi yazı da olabilir.

ANLATI TÜRLERİ
Edebi türler yada sanatsal türler de denilen bu türlerin kesin kuralları,kesin tanımları yoktur. Her sanat eseri kendi kurallarını getirir, böylelikle de şimdiye kadar saydığımız türlerden ayrılır. Bir başka ifadeyle, her sanat eseri tektir,yaratıcısının özgün bir ürünüdür. Sanat eserine bu açıdan bakıldığında, genellemelere sığdırılamaz. Bu yüzden anlatı türlerini çok kalın çizgilerle ele aldık. Ayrıca bunların hepsini sıralamak yerine,yaygın olan birkaçına değinmekle yetineceğiz. Bunlar hikaye ve romandır.

HİKAYE VE ROMAN
Her iki türün geleneksel tanımında birleşilen nokta, olmuş yada olması mümkün bulunan olayları anlatan türler oluşlarıdır. Bunu, gerçek yada hayal edilmiş bir evrene ait gerçeklik duygusunu uyandıran olayların anlatımıdır,diye genişletebiliriz. Hikaye ve roman tanımlarında bu ortak noktadan sonra, iki türü birbirinden ayıran özellikler kısaca şöyle sıralanabilir :
a. Romanlar uzun, hikayeler kısa anlatı türleridir.
b. Romanlarda kişiler ( karakterler ) çok, hikayelerde azdır.
c. Romanlar geniş bir zaman kesitinde geçerken, hikayelerde bu kesit dardır.
d. Romanlardaki karakterler genellikle çok yönlü, hikayelerdeki karakterler tek yönlüdürler.
Ancak bu özellikler bile hikaye ve romanı kesin çizgilerle birbirinden ayırmaya yetmez. Bu sayılan özellikler her iki türde de bulunabilir.

Yazışma Türleri

MEKTUP
Başka bir yerde bulunan kişiye yada kuruma bir bilgi iletmek amacıyla yazılan yazılara mektup denir.
Mektubun diğer yazı türlerinden ayrı bir özelliği vardır. Herşeyden önce; bağımsızdır,ufukları alabildiğine geniştir,dar kalıplar ve kurallar içinde tanımlanamaz. Konuları oldukça bol ve sınırsızdır. Doğallığın ve içtenliğin en çekici belgesidir. Elbette ki herkese aynı içtenlikle mektup yazılmaz. Gönderdiğimiz kişi yada kurumla olan ilginin derecesine göre,mektubun hitap bölümünden,amaç,hatta sonuç bölümüne kadar değişen üslup özelliği vardır.
Mektup kişiliğimizin bir aynasıdır. Saygımız,sevgimiz,karakterimiz,inancımız,görüş ve düşüncelerimiz hatta kültürümüz mektubumuza yansır.
Basit bir yazı türü gibi görülmesine rağmen mektubun da kendine özgü bir düzeni,bir disiplini,bir planı vardır.
Mektup Yazarken Nelere Dikkat Edilmelidir?
· Mektup yazarken kullanacağımız kağıt ve zarf temiz olmalıdır. Bu basit ayrıntı karşımızdakine verdiğimiz değeri gösterir.
· Mektuptaki hitap,göndereceğimiz kişi yada kurum göz önünde bulundurularak seçilmelidir: Sevgili Kardeşim, Canım Kardeşim, Canım
· Babacığım, Aziz Dostum, Saygıdeğer Büyüğüm, Sayın Murat Bey, Sayın Genel Müdür…
· Mektupta daha sonra giriş ve amaç bölümüne geçilir. Bu bölümde mektubun niçin yazıldığı belirtilir.
· Sonuç bölümünde daha çok klişe sözlere yer verilerek, hoşa gidici bir dilekle mektup bitirilir ; sevgi ve saygılar sunar,esenlikler dilerim. gibi.
· Öfkeli anlarda kesinlikle mektup yazılmamalıdır.
· Mektupta kullanılan ağır ve kırıcı sözler, ileride pişmanlığa yol açabilir. Ancak, yazının kalıcı etkisi nedeniyle, yarattığı kırgınlık tümüyle unutulamaz.
· Mektup Türleri
Mektuplar, konularına ve yazanla yazılan arasındaki ilgiye göre üçe ayrılır :
1. Özel mektuplar
2. Resmi mektuplar
3. İş mektupları
Özel Mektuplar
Birbirine yakın, tanışık insanlar ve eş dost arasında yazılan mektuplardır.
Tebrikler
Bayramlarda, yılbaşlarında veya mutlu bir olay dolayısıyla karşı tarafa iyilik ve mutluluk dileklerinde bulunmak amacıyla yazılan kısa,öz ve içten mektuplardır. Bunlarda kağıt yerine daha çok basılı kartlar kullanılmaktadır.
Telgraf
Mektubun gecikebileceği ivedi durumlarda bildirilmesi gereken istek, olay ve haberleri, kısa ve öz olarak anlatan bir mektup türüdür. Telgrafta az ve öz ifade önemlidir.
- Alacak olanın adı,soyadı ve açık adresi yazılır.
- Telgraf çekmemize sebep olan konu,kısa ve öz olarak ifade belirtilir.
- Sağ alt köşeye gönderenin adı ve soyadı yazılır.
- Telgraf metninin altına bir çizgi çekilir. Bu çizginin altına gönderenin adresi yazılır. Bu bilgi,alıcının bulunmaması durumunda telgrafın iadesi için gereklidir. Ücrete tabi değildir.
Telgraf,bugün kullanım alanı yok denecek kadar az kalmış bir yazışma türüdür.
Resmi Mektuplar
Devlet dairelerinin kendi aralarında veya kişilerle devler daireleri arasında yazılan mektuplardır. Bu tür mektuplarda, konunun uzunluğuna göre tam veya yarım sayfa boyutunda çizgisiz,beyaz kağıtlar kullanılır. Anlatım ciddi ve ağırbaşlı olmalıdır. Konu dışında ayrıntılara ve özel isteklere yer verilmez. Konu en açık ve yalın biçimde ele alınır. Üst makam yetkilisi alt makamdakine yazdığı yazıyı rica ederim, alt makamdaki üst makamdakine bilgilerinize saygıyla sunarım veya arz ederim şeklinde bitirmelidir.
Resmi Yazışmalarda Dikkat Edilecek Noktalar :
· Kağıdın üst yanından iki santim aşağıda ve ortada olmak üzere yazının çıktığı dairenin adresi bulunur.
· Sağ üst köşeye tarih konur.
· Yazıya başlamadan,hangi tarih ve sayılı yazıya cevap olarak yazıldığı belirtilir.
· Yazının ilk paragrafında sorun veya konu ortaya konur.
· Gelişme paragraflarında,bizim konu hakkındaki görüşümüz belirtilir,bizden istenilen bilgiler verilir.
· Sonuç bölümünde,yazının gönderildiği makamın durumuna göre ( alt makam,üst makam ) yazı,rica yada sunu biçimlerinden biriyle bitirilir.
· Resmi yazıyı tamamlayan evraklar,metnin sol alt kısmına,sıra numarası verilerek belirtilir.
· Kağıdın sol en alt köşesine yazıyı daktilo edenle,konuyla ilgili bölüm şefinin ad ve soyadlarının ilk harfleri yazılır.
İş Mektupları
Ticaret ve endüstri kurumlarının birbirlerine ve kişilere, kişilerin bu kurumlara gönderdikleri mektuplara iş mektubu denir. İşyerleri bu mektuplarda, firma ismini taşıyan başlıklı ( antetli ) beyaz kağıtlar kullanırlar. Yazıda daktilo ( veya bilgisayar ) kullanmak yerleşmiş bir kuraldır. İş mektuplarında da konu kısa,öz olarak açık ve yalın bir anlatımla ele alınmalıdır. Resmi mektupların özellik ve yazılışlarını kavramış olmak bu tür mektup yazmada da büyük kolaylık sağlar.
İş Mektuplarının Yazılışında Uyulacak Kurallar :
· Ciddi bir anlatım kullanılmalı, kısa ve özlü bir anlatım yolu seçilmelidir.
· Her iş için ayrı bir mektup yazılmalıdır.
· Daktilo veya mavi mürekkepli dolma kalem kullanılmalıdır.
· Ele alınan konu hakkında amaca uygun açıklamalar yapılmalı, gerekli yerlerde teknik terimler kullanılmalıdır.
· İstekler yapmacıklığa kaçmadan ciddi bir hava içinde belirtilmeli, saygı bildiren kelimeler ölçülü şekilde kullanılmalıdır.
· Eğer yazılan iş mektubu, bir başka mektuba cevap niteliği taşıyorsa,bu, metnin başında ilgi bölümünde belirtilmelidir. Bunun için o mektubun tarihi ve numarasının yazılması yeterlidir.

DİLEKÇE
Bir dilekte yada şikayette bulunmak veya bilgi vermek amacıyla resmi makamlara sunulan tarihli,imzalı mektuptur.Kişiyi ve kamuyu ilgilendiren bir hakkın sağlanması, bir haksızlığın düzeltilmesi, kaldırılması için gerçek yahut tüzel kişilerce ilgili makamlara yazılan yazılara dilekçe denildiği gibi, istida, arzuhal de denir.
Dilekçe Yazımında Göz Önünde Bulundurulması Gereken Kurallar :
· Dilekçeler,konularına göre uzun veya kısa olabilir. Konular kısa v öz olarak belirtilir. Gereksiz ayrıntılara yer verilmez.
· Dilekçelerde ciddi, ağırbaşlı bir dil kullanılır. Anlatımın yalın ve duru olmasına özen gösterilir. Süslü,yapmacık,laubali bir ifadeden kesinlikle kaçınılmalıdır.
· Dilekçeler ; çizgisiz,beyaz dosya kağıdına daktiloyla veya dolmakalemle,okunaklı el yazısıyla yazılmalıdır.
· Dilekçe hangi kuruma veriliyorsa,bu makamın adı başa yazılır. Kurum adının sağ altına kurumun bulunduğu şehir adı yazılır.
· Konunun kısa bir özeti bu başlığın altına yazılır.
· Daha sonra konunun belirlendiği metin bölümüne geçilir. Bu bir şikayet dilekçesiyse,şikayet sağlam kanıtlara dayandırılmalıdır. Eğer iş isteme dilekçesiyse, öğrenim durumu,yaş,kısa bir özgeçmiş,kurumca aranan seçkin nitelikler açık seçik belirtilmelidir.
· Dilekçede bir durum belirtiliyorsa ,son cümle Durumu bilgilerinize saygılarımla sunarım, bir istek belirtiliyorsa Gereğini izinlerinize saygılarımla sunarım şeklinde olmalıdır.
· Dilekçe bitiminde sağ alt köşeye ad ve soyadı yazılmalı, imzalanmalıdır. Tarih, isim ve imzanın bir satır üstünde olabileceği gibi dilekçenin sağ üst köşesine de konulabilir.
· Sol alt köşeye açık adres yazılmalıdır.
Dilekçe, herkesin zaman zaman yazmak zorunda kalabileceği bir mektup türüdür. Dilekçenin ilk bakışta güven verici bir düzen içinde olması gerekir.

Sözlü Anlatım

A. Sözlü Anlatımın Özellikleri

Bir duyguyu, bir düşünceyi, bir konuyu söz veya yazı ile bildirmeye anlatım denir. İnsan, önce düşünceyi söze dönüştürmüş, sözlü anlatımı bulmuş, sonra yazıyı bularak yazılı anlatımı gerçekleştirmiştir.
Anlatım, temelde iki kişi arasında gerçekleşen bir iletişimdir. Bu iletişimde alıcı ve verici vardır. Bu iki kişi arasındaki iletişim, sözlü veya yazılı olarak gerçekleşebilir. Sözlü iletişimde konuşan ve dinleyen, yazılı anlatımda ise yazan (yazar) ve okuyan (okur) vardır. Bir duygu veya düşüncenin, bir konunun, bir dilek veya isteğin dil aracılığıyla söz ile ifade edilmesine sözlü anlatım denir. Sözlü anlatım günlük yaşamdaki ev, okul, işyeri gibi alanlarda; topluluk önünde gerçekleşen sunum, panel, konferans gibi etkinliklere kadar geniş bir alanda kullanılır. Sözlü anlatım herhangi bir metne bağlı kalmaksızın yapılabildiği gibi, yazılı bir metnin okunması biçiminde de olabilir.
Sözlü anlatım; günlük gereksinimleri karşılamanın yanında diyalog, mülakat (görüşme) gibi karşılıklı konuşmalarda; nutuk (söylev), konferans, tartışma gibi topluluk karşısında gerçekleşen konuşmalarda kullanılır. Bunlar belli bir amaç doğrultusunda gerçekleşen konuşmalardır. Sözlü anlatımda konuşanın başarılı olması için bazı konulara dikkat etmelidir.
  • Dili doğru ve yerinde kullanmalıdır.
  • Yapıcı ve inandırıcı olmalıdır.
  • Seslendiği kitlenin seviyesini dikkate almalıdır.
  • Yerine göre jest ve mimiklerden yararlanmalıdır.
  • Sesini etkili kullanabilmelidir.
Günlük yaşam temelde sözlü iletişim üzerine kuruludur. Fertlerin aile içindeki, sokaktaki, alışverişlerdeki veya çalıştığı yerlerdeki iletişimi sözlü olarak gerçekleşir çoğunlukla. Bunun yanında düşünerek sözcükleri doğru bir şekilde kullanarak yapılan düzgün konuşmalar da vardır. Diyalog, mülakat gibi karşılıklı konuşmalar; konferans, tartışma, nutuk gibi bir topluluk karşısında gerçekleşen konuşmalar buna örnek olarak verilebilir. Topluluk karşısında konuşmak, karşılıklı konuşmalara göre biraz daha zordur. Bu tür konuşmalarda konuşanda dinleyenlerin kendisini denetlediği düşüncesi hâkimdir. Bu nedenle kişi, konuşurken heyecanlanıp konuşma tarzını değiştirme riskiyle karşı karşıyadır. Ayrıca bir topluluk karşısında yapılan konuşmanın bir amacı ve hazırlık aşaması vardır.
Sözlü anlatım, iletişimde yaygın olarak başvurulan bir yöntemdir. Sözlü anlatımın hem göze hem kulağa hi­tap etmesi, birtakım kurallara bağlanmasını gerekli kılmış­tır. Sözlü anlatıma başvuran kişi:
  • Anlatımda güttüğü amacı belirlemelidir.
  • Ele aldığı konuyu sınırlamalı, konu dışına çıkmama­lıdır.
  • Diline ve üslubuna özen göstermeli; açık, yalın, duru, akıcı ifadeler kullanmalıdır.
  • Görünümüne dikkat etmeli; ciddi, derli toplu bir gö­rünüm sergilemelidir.
  • Vurgu ve tonlamalara dikkat etmeli, jest ve mi­miklerini konuya uygun olarak kullanmalıdır.
  • Anlatımını destekleyecek belge, grafik ve slaytlar kullanmalıdır.
  • Kullanacağı malzemeleri (kürsü mikrofon, slayt ma­kinesi, bilgisayar, CD vb.) kontrol etmelidir.
  • Sabırlı ve hoşgörülü olmalı, sert ve kırıcı hareketler­den, kişiliklere saldırmaktan kaçınmalıdır.
  • Nezaket ve saygı kurallarına uymalıdır.
  • Kendisine verilen süreyi aşmamalı, başkalarının ko­nuşmalarına gereksiz müdahalelerde bulunmamalıdır.
  • Anlatımını gerçekleştirdikten sonra gelebilecek so­rulara tartışmaya yol açmadan açık ve net cevaplar vere­bilmeli, bu cevaplar doyurucu olmalıdır.
                    B.SÖZLÜ ANLATIM TÜRLERİ
*Konferans
*Söylev(Nutuk/Hitabet)
*Panel
*Forum
*Sempozyum
*Münazara
*Açık Oturum
1.KONFERANS:
Bilim, sanat vb. konularda düşünürlerin, sanatçıların bir dinleyici topluluğu karşısında yaptığı konuşmalardır.
  • Konferans, bir konu hakkında izleyene bilgi vermek amacı güttüğünden alanında uzman kişilerce verilir. Kesinlik, inandırıcılık temel özelliğidir.
  • Konferansa katılacak kitlenin sosyo-kültürel yapısı önemlidir. Bu yüzden anlatım anlaşılır ve yalın olmalıdır.
  • Konferans verilmeden önce uzun bir çalışma gerekmektedir. Konferans sonunda dinleyiciden gelecek sorulara da hazırlıklı olunmalıdır.
  • Konferans veren kişi, geniş bir kitleye birikimlerini aktarmaktadır; bu yüzden monotonluğa düşmeden çekici ve özgün bir anlatım gerekmektedir.
  • Konferansın konusu, kim tarafından verileceği, yeri, tarih ve saati önceden ilan edilir.
  • Konferanslar genellikle kapalı bir alanda yapılır ve çeşitli alanlarda (sanat, edebiyat, bilim, siyaset…) olabilir.
2.SÖYLEV(NUTUK/HİTABET):
Bir topluluğa düşünce ve duyguların aşılanması amacıyla yapılan konuşmadır.
  • Söylev veren kişinin (hatip) ikna kabiliyeti, ses tonu, jest ve mimikleri söylevin temel özellikleridir.
  • Söylev veren kişinin dili topluluk tarafından anlaşılır olmalıdır.
  • Her konuda yazılabilir. Topluluk karşısında gerçekleştirilir.
  • Türk edebiyatında ilk söylev örneği Göktürk Yazıtları’dır.
  • Cumhuriyet döneminin en büyük en büyük söylevi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘’Nutuk’’ adlı eseridir.
  • Mehmet Akif Ersoy, Halide Edip Adıvar halkı nutuklarıyla yönlendirmişlerdir.
  • Söylevin dünyadaki en büyük ustalarıSokratesCicero ve Demosthenes’dir.
3.PANEL:
Bir konu ya da sorun üzerinde bir başkan ve birkaç konuşmacının (en az 3 en fazla 6) düşünce alışverişinde bulunmasıdır.
  • Panelde amaç bir sorun üzerinde karara varmak değil, konuyu çeşitli yönlerden değerlendirmektir.
  • Küçük bir dinleyici kitlesi önünde yapılır.
  • Ele alınan konu konuşmacıların görüşleriyle irdelenir.
  • Panelin sonunda, başkan konuşmacıların görüşlerini özetler ve paneli kapatır.
4.FORUM:
Güncel veya gündemdeki bir konunun, daha önce hazırlık yapmamış bir grup tarafından tartışılmasıdır.
  • Forumda dinleyiciler de tartışmaya katılıp soru sorabilirler. Panelden ayrılan en önemli özelliği budur. Eğer panel sonrasında dinleyiciler de tartışmaya katılırsa tartışma forum halini alır.
  • Başkan tartışmayı yürütür, tartışmanın konu dışına çıkmasını önler.
  • Başkan, çıkarımda bulunma, düşünceler arasında bağ kurma, gerektiğinde topluluğu yumuşatma, hoşgörülü olma, konuya egemen olma özelliklerini taşımalıdır.
5.SEMPOZYUM:
Sanatsal, bilimsel, düşünsel değer taşıyan konuların, konuyla ilgilenen küçük bir dinleyici topluluğu önünde işlenmesidir.
  • Sempozyumda en az 3 en fazla 6 konuşmacı vardır.
  • Konuşmalar 20 dakika ile sınırlıdır.
  • Sempozyum, bir veya birkaç gün sürer.
  • Katılan konuşmacıların konunun uzmanı olması gerekir.
  • Sempozyumda işlenen konunun çözüme ulaştırılması amaçlanır.
  • Başkan, sempozyumun sonunda görüşleri özetleyerek sempozyuma son verir.
6.MÜNAZARA:
Bir konunun iki karşıt yönü üzerinde tarafların tartışmasıdır.
  • İki grup, bir başkan ve jüriden oluşur.
  • Konuşmacı gruplar 2 ya da 4 kişiden oluşur.
  • Amaç, savunulan tezi kanıtlamak, karşı tarafın tezini çürütmektir.
  • Münazaranın sonunda jüri grupların puanlamalarını yapar, kazanan grup ilan edilir. 
7.AÇIK OTURUM:
Toplumun çoğunluğunu ilgilendiren bir konunun, bir başkan yönetiminde uzman kişilerce irdelenerek tartışılmasıdır.
  • Tartışmada amaç tartışılan konuyu topluma anlatmak ve toplumu bilgilendirmektir.
  • Tartışılan konunun toplumun büyük kesimini ilgilendirmesi ve güncel olması açık oturumun önemini arttırır.
  • Geniş salonlarda kalabalık topluluklar karşısında yapılır.
  • Açık oturumu yönetenin kültürlü bir kişi olması ve kıvrak bir zekaya sahip olması gerekir.
  • Çoğunlukla bir forumla sonlanır.
                                   Sözlü Anlatım Türleri ile İlgili Genel Tablo

Anlatım türleri ve anlatımın özellikleri

Anlatım, bir kimseye bir şey hakkında bir şey söyleme, bir şey anlatma işidir. Bu söyleme ve anlatma gelişi güzel olmaz. Anlatımı yönlendiren, biçimlendiren; yazarın amacıdır.
Bir yazar, acaba söz veya yazıya başvururken neyi amaçlar? Kendini dinleyecek ya da okuyacak olanlar üzerinde nasıl bir etki yaratmak ister?
Konuşmaları ve yazıları bu sorular açısından değerlendirilenler başlıca şu amaçları saptamışlardır:
1) Bir şeyi açıklamak, bir düşünceyi aydınlatmak, bir durum ya da karakteri incelemek, bir terimi tanımlamak isteyebilir. Bu durumda yazarın amacı açıktır: Okuyucuya bilgi vermek.
2) Okuyucunun bir konu ya da olgu üzerindeki yerleşmiş duygu, düşünce, davranış ve kanılarını değiştirmeyi amaçlayabilir
3) Duyduklarını,gördüklerini okuyucunun da duymasını, görmesini, kısaca izlenim kazanmasının isteyebilir.
4) Okuyucuya bir olayı oluşuyla birlikte gelişme halinde vermeyi amaçlayabilir. Bu, olmuş ya da olabilecek herhangi bir olay olabilir. Bunda yazarın amacı okuyucuyu olayın içine götürme, olayları oluş, gelişme ve zaman sırasına göre anlatmadır.
Bütün anlatımlarda genellikle bu dört ana amaçtan biri ya da birkaçı vardır.
ANLATIM VE AMAÇ İLİŞKİSİ:
Anlatıma yön veren ve yukarıda belirtilen dört amaç, dört ayrı anlatım biçimi ortaya koymuştur.
Bunlar:
*Açıklayıcı anlatım biçimi
*Tartışmacı anlatım biçimi
* Betimleyici anlatım biçimi
* Öyküleyici anlatım biçimi
olarak belirtilebilir.
Bu anlatım biçimlerini ayrıntılı biçimde inceleyelim:
1. AÇIKLAYICI ANLATIM BİÇİMİ:
Bilgilendirme amacıyla yazılan fikir yazılarında ve bilimsel eserlerde (ansiklopediler, ders kitapları, bilimsel yazılar... vb.) kullanılan bir anlatım biçimidir. Bu tür yazılar bir konuda bilgi vermek; bir konuyu öğretmek amacı güder. Açıklama, günlük yaşamda herkesin başvurduğu yaygın bir anlatım biçimidir. Okullarda yöneticilerin tüzüklere ve yönetmeliklere dayanarak yaptıkları konuşmalar; derslerde öğretmenlerin yönelttikleri sorulara öğrencilerin verdiği cevaplar; subayların erlerini , ustaların çıraklarını yetiştirmek için yaptıkları tanımlamalar, verdikleri bilgiler birer açıklamadır. Birçok kimsenin sorduğu “Niçin? “Nasıl?”, “Neden?” gibi sorular açıklama ile karşılanabilir. Bu nedenle açıklama, genellikle “bir konuyu aydınlatma, gün ışığına çıkarma” amacıyla kullanılır. Yani açıklama, üze rinde durulan konuyla ilgili bir sorunun cevabı niteliği taşır.
Örneğin;
*Toplumsal kalkınmada eğitimin rolü nedir, nasıldır?
*Klasizim Türk edebiyatında hangi dönemde etkili olmuştur?
*Edebiyatımızda tiyatro ne zaman batılı bir özellik kazanmıştır?
* Uzay çalışmaların teknolojideki gelişmelere katkısı var mıdır?
*Sanat sevgisi nasıl geliştirilebilir?
*Gelir düzeyi düşük toplumlarda eğitimin özellikleri nelerdir?
*Toplumsal şiir ile bireysel şiirin ayrıldığı noktalar nelerdir?
*Lirik şiirde şair, hangi duygu/an ön plana çıkarır?
Bu gibi konularda yazma çalışmaları açıklayıcı anlatım ile yapılır. Bir atasözünün ya da özdeyişin genişletilmesi; edebiyat, sanat, dil.., vb. alanlarda bir sorunun açıklanması; bjr sözcüğün, bir terimin tanımlanması gibi yazma çalışmaları hep açıklamaya dayalıdır. Bu anlatım biçiminde amaç “bilgilendirme”, “öğretme” olduğun dan düşünceyi geliştirebilmek daha etkili kılmak için “tanımlama, karşılaştırma, neden ve kanıt gösterme, tanık gösterme, örnekleme” gibi açıklama yöntemlerine başvurulur.
Açıklamanın iki ayrı türü vardır: Birincisi her tür kişi sellikten sıyrılmış, nesnel bir tutumla, bilimsel bir dille gerçekleştirilir. İkincisi ise kişisel bir yaklaşımla gerçekleştirilir; yani özneldir. Bu yol makale, fıkra, deneme, sohbet gibi düşünce yazılarında kullanılır.
Örnek:
MÖ. VI. yüzyılda başlayıp yüzyılımızın başına dek etkisini yoğun biçimde sürdüren türler arasında tiyatro,felsefe ve tarih vardır. İlkçağ tiyatrosu tragedya ve komedya diye ikiye ayrılır. Tragedya, bağbozumu tanrısı Dionysos adına düzenlenen törenlerden doğmuştur. Tragedyanın amacı seyircide korku ve acıma duygusu uyandırmaktır. Bu da gerilimlerle sağlanır. Oyunun sonunda ise her şey cüzüme kavuşur.
Bu parçada tiyatro, tarih ve felsefenin ortaya çık tragedyanın hemen bütün özellikleri bilgilendirmeye ‘ açıklayıcı bir yöntemle, anlatılmıştır.
Örnek:
Herkes her şey olamaz. Nasıl iyi asker olmak için disiplin, iyi öğretmen olmak için bilgi. iyi tüccar olmak için para yeterli değilse, nasıl bütün mesleklerin, kendilerine göre birazı doğuştan gelme, çoğu da sonradan öğrenilen incelikleri varsa politikacıların da rasgele, herkesin beceremeyeceği yönleri vardır. Bunları becerebilen kimse ‘ on binlerce kişinin karşısına çıkıp nutuk söyleyebiliyor, on binlerce kişinin elini sıkabiliyor, çömelip ayran içebiliyor…
Bu parçada politikacıda bulunan ve bulunması gereken özellikler açıklanmıştır.
2. TARTIŞMACI ANLATIM BİÇİMİ:
Bir yargıyı, bir düşünceyi ya da öneriyi çürütme değiştirme amacıyla yazılan yazılarda kullanılan anlatım biçimine tartışmacı anlatım denir. Yazı ve edebî eserlerde yer alan önemli anlatım biçimidir. Bu anlatım biçiminde üzerinde durulan düşünce, yargı ya da öneri ortaya konur. Sonra da düşüncenin neden doğru olmadığı, geçersiz olduğu tartışılır.
Doğal olarak tartışmanın amacı okurların b bir konudaki kökleşmiş yargı ve kanılarını değiştirmek onların da kendimiz gibi düşünmesini sağlamaktır Bu anlatımda önce, ele alınan, ispatlanmak veya çürüte istenen düşünce açıklanır. Sonra bunun neden doğru olduğu veya olmadığı gerekçeleriyle tartışılır. Yazar bunları yaptıktan sonra kendi görüşünün haklı olduğunu ispata çalışır. Bazen sorular sorar ve bu sorulara cevaplar arar.
Tartışmada örneklendirme, karşılaştırma, tanımlama, tanık gösterme gibi yollara başvurulur. Tartışmada “düşünce ve kanıları değiştirme” amacı güdüldüğü için bu anlatım biçimiyle fikirsel ağırlıklı yazı türleri (deneme, eleştiri, sohbet, fıkra, makale.., vb.) ele alınır.
Örnek:
“Politika “ahkam kesmek” olsaydı, bunu becerebilecek o kadar çok insan bulunurdur ki Türkiye’de. Üniversite kürsüsünün yüksekliğinde ahkam kesmek, üniforma zırhının gerisinde ahkam kesmek gazete sütununun açıklığında ahkam kesmek, büyük memur masasında ahkam kesmek çok kolay. Hatta oralarda kesilen ahkam politikacılardaki düşüncelerden de parlak olduğu söylenebilir.Ama, onlarınki kadar gerçekçi ve yığınlarla bağlantılı,olduğu söylenebilir mi? Parçada “ahkam kesmek” ile ilgili görüşler tartışmacı anlatımla ele alınmıştır.
3. BETİMLEYİCİ (TASVİR) ANLATIM BİÇİMİ:
Betimleme, yalın bir söyleyişle sözcüklerle resim çizme sanatıdır. Görme, işitme, tatma, dokunma, kok gibi duyu organlarımız aracılığıyla varlıkların belirleyici niteliklerini algılama, bu nitelikleri belirterek onları görünür kılmadır.
Betimleme, varlıkların kendilerine özgü niteliklerini sözcüklerle anlatma işidir. Varlıkların, eşyaların ve olayların en belirgin özellikleriyle tanıtılıp, göz önünde canlandırılmasına yönelik bir anlatım yoludur. Betimleme, bakıma varlıkların, nesnelerin ve olayların sözcüklerle resmini çizmektir. Bu anlatım okuyucuların duygularına, hayal gücüne seslenir; yani yazar dış dünya ile, varlıklarla izlenimlerini okurlara da aktarmak ister. Bunun için bilinçli, titiz bir gözlem yoluyla ayrıntı seçer. Seçtiği ayrıntıları imge (hayal) oluşturacak biçimde düzenler.
Ayrıntılar genelden özele ya da özelden genel doğru sıralanabilir. Sözgelimi bir kentin genel görünümü anlattıktan sonra özellik taşıyan bir yapısını (hastane, kışla, cami, park...) ele almak genelden özele doğru bir betimlemedir. Bir hayvanın ilgiyi üstüne çeken gözlerinden başlayarak tüm gövdesini tanıtmak da özelden genele doğru bir betimlemedir.
Konuları Bakımından Betimleme Türleri:
* İnsan betimlemesi
* Hayvan betimlemesi
* Eşya betimlemesi
* Manzara betimlemesi
* Olay betimlemesi
Amaçları Bakımından Betimleme Türleri:
* Açıklayıcı — teknik betimleme
* Sanatsal — izlenimsel betimleme
1 Örnek:
Gökyüzünü açık güneşli olduğu bir ilkbahar günüydü. Öğleden sonra saat tam beşe çeyrek kala, arabamla Guercina’nı pazar yerine geldim. Alan insan kaynıyordu. Birden çanlar çalmaya, sirenler ötmeye başladı. İlk kez gökten düşen bir bombayı, sonra bunun ardından on sekiz tane kadar olduğunu sayabildiğim savaş uçaklarını gördüm. Bombaların patlaması anlatılamaz bir panik yarattı. Ben beş milis askeriyle birlikte küçük bir tahta köprünün altına saklandım. Oldukça iyi gizlendiğimiz yerden meydanda olup bitenleri, kadınların, erkeklerin, çocukların ve hatta hayvanların nasıl bir şaşkınlık ve korku içinde kaçıştıklarını dehşetle görebiliyorduk...
Bu parçada yazar, birdenbire karşısına çıkan savaş ortamını; bu ortamda insanların nasıl davrandıklarını betimliyor.
4. ÖYKÜLEYİCİ(Hikaye Edici) ANLATIM BİÇİMİ:
Konuyu, yani anlatılanı eylem içinde verme ve gösterme biçimidir. Nasıl bir eylemin bir ortaya çıkış, bir gelişim, bir de sona eriş durumu varsa öyküleyici anlatımda da öyle bir akış görülür. Bir durumdan bir duruma geçme, bir aşamadan bir aşamaya dönüşme bu tür anlatımın belirleyici özelliklerindendir. Bu özelliğinden ötürü okuyucu eylem içinde yaşar, sürekli bir devinim içinde bulur kendini. Çünkü belirli zaman dilimi içinde olay ve olgular ya birbirinin uzantısı olarak ya da geriye ve ileriye sıçrayışlar yapılarak verilir. Ancak bu olay ve olgular dizisi birbirine bağlantılı anlamlı bir bütün oluşturur. Bunun yanı sıra şu iki soru anlatımın dokusuna egemen olur: “Ne oldu?”, “Nasıl oldu?” Bundan dolayı bir olayı okuyucunun gözü önünde canlandırmak, varlıkların başından geçenleri aktarma amacı güdüldüğü zaman öyküleyici anlatıma başvurulur. Bu anlatımda okuyucuyu olay içinde yaşatmak amaçlanır.
Bu anlatım biçimi öykü, roman, masal, biyografi... gibi eserlerin temel örgüsünü oluşturur. Yazar, konuyla ilgili ana düşüncesini okuyucusuna belirli bir olayı yaşatarak düşündürmeyi,algılamasın amaçlamıştır. Bu anlatım biçimi çoğu zaman “betimleme” ile birlikte kullanılır.
Örnek:
…Ateş oyunları arasında daha büyükleri, hatta kazalara yol açanları vardı. Baruttan gemiler, kuleler yapılara şenlik yerine taşınır, burada bunlara ateş verilir, büyü patlamalarla yanıp tutuşmaları zevkle seyredilirdi. Ağzından ateş püsküren ejderhalar, tekerlekler üstünde hal arasında gezdirilir, görenler kaçar, seyredenler gülerdi.
*YALINLIK :Anlatımın süsten, gösterişten uza olması ve anlatımda söz cambazlığına yer verilmemesidir.
* DURULUK : Söz ve yazının kolay anlaşılır olmasıdır.
den arındırılmasıdır. -
* YOĞUNLUK :Az sözle çok şeyin anlatılmasıdır Yazının anlamsal bir derinlik kazanmasıdır.
* DOĞALLIK : Anlatımın yapmacılıktan uzak olmasıdır.
Söz ve yazıda dile dokunur pürüzlerin olmamasıdır.
Yazının bölümleri arasında kopuklu ğ olmamasıdır.
* ETKİLEYİCİLIK :Anlatımın okurda iz bırakacak nitelikte olmasıdır.
* SÜRÜKLEYICİLİK:Anlatımın okuru peşinde sürükleme etkisine sahip olması demektir.
* ÖZGÜNLÜK : Anlatımın benzerlerinden ayrı ve üs tün olma, örnek diye gösterilme özelliğidir.
ANLATIM ÖZELLİKLERİ
* YALINLIK
* AÇIKLIK
Söz ve yazının kolay anlaşılır olması
* AKICILIK
* BÜTÜNLÜK
* İÇTENLIK
Anlatımın içten ve candan olmasıdır.
* TUTARLILIK : Anlatımda çelişkilere düşülmemesidir.